halk âşığı
Âşık Derdiyar
(1 Haziran 1961 - 23 Kasım 2013)
(sivas)
Sivas'ın önemli bir değeri olan
Âşık Derdiyar'ı
vefatının 10. yıldönümünde
saygıyla, sevgiyle ve özlemle anıyoruz...
Derdiyar'ım ağır aksak yürürüm
Sevdam ile erim erim eririm
Her nereye baksam seni görürüm
Sağım solum, yanım yörem nazlı yar
Âşık Derdiyar
Âşık Derdiyar
Asıl adı Murat Tanrıverdi olan Âşık Derdiyar'ı 2007 yılında, üniversite ikinci sınıftayken tanımıştım. Değerli hocamız Doğan Kaya Halk Edebiyatı dersine âşıkları davet etmiş, uygulamalı ders yapmıştı. Âşık Kaptanî, Meddahî ve beraberlerinde Âşık Derdiyar bize Âşık Edebiyatı'nın pek çok nazım türünü o gün canlı canlı sergiledi, bizi büyüledi ve Âşık bayramlarının, Âşık kahvelerinin müptelası yapıp gittiler. Ancak o gün bu üç halk adamının arasında beni en çok etkileyen (diğerlerinin affına sığınarak) Âşık Derdiyar olmuştu. Eserlerinde sözlerin manasıyla sesini uydurma başarısı, güzel söz düşürmekteki hızı, çalması zor bir enstrüman olan Divan sazıyla yetkin bir ozandı. Üzerimde sandığımdan da fazla etkisinin olduğunu ise yıllar sonra anlayacaktım.
Âşık Kaptani, salona İsmet Özel gibi karizmasıyla giriş yaparken, Derdiyar'ın 'topal' (!) ayağıyla sekerek girmesi elbette insanın ilk izlenimlerinde belli duygular uyandırır. Ne var ki; anlattıkları, söyledikleri bizi alıp götürmüş, gönlünün ne yücelerde olduğunu göstermişti.
Mahlasının niçin Derdiyar olduğunu da anlatmıştı o gün. Gençliğinde, -kendi deyimiyle- yakışıklılığını bozan bir kusuru yokken sevdiğiyle nişanlanmış, yârine kavuşacak olmanın mutluluğu içindeyken trafik kazası geçirmiş ve bacağı kırılmış, aksamaya başlamış. Kayınbabası, 'Ben kızımı bir topala veremem' diyerek nişanı bozmuş, kızını başka biriyle evlendirmiş. Sevdiğini kaybetmek, başkasına kaptırmak ve toplumda 'topal' olarak nitelendirilmek ağır gelmiş Murat Tanrıverdi'ye ve kendine Derdiyar mahlasını seçmiş. Şöyle eklemişti; 'Ben daha sonra huzurlu bir evlilik yaptım. Ama eski nişanlımın, sağlıklı diye evlendiği eşi evlenmelerinden kısa süre sonra felç geçirerek yatalak oldu. Topal diye beni beğenmeyen babası, kızına yatalak birini eş etmiş oldu.'
Derdiyar'ın hikâyesinin beni o zaman etkilediğinin farkındaydım. 'Allah'ın hikmetini', ders verme yöntemini genç beyinlerimize göstermişti. Ben o günün üzerinden yıllar geçtikten sonra, evlilik arifesinde bu hikâyenin üzerimdeki büyük tesiriyle karşılaştım. Nişanlımın iltihaplı romatizma hastası olduğu ve genetik olabileceği söylendi. Belki her genç kız hayalinde kusursuz, 'hastalıksız' birini hayal eder. Ama bu dünyada, bu ne kadar mümkündür? Bana o anda 'Ailenin düşüncesi ne olur, Rıza gösterirler mi?' soruları ima ile sorulunca aklıma hemen Derdiyar'ın hikâyesi gelmişti. O hikâyeden çıkardığım derslerle kendime bazı sorular sormuştum. 'İnsan sevdiğinden bir rahatsızlık ya da kusur için vazgeçer mi? Ben kusursuz muyum? Bugün kusursuz diye evlendiğin birine yarın aynı teşhisin konmayacağına kim garanti verebilir? Aynı ya da bir başka rahatsızlığa yakalandı diye eşinden ayrılacak mısın?' Bu soruların hepsine 'hayır' cevabını verince düşünecek ve dert edecek bir şey de kalmadı. Kaç yıllık mutlu evliliğimin kararını Âşık Derdiyar'ın tuttuğu ışıkla almam bana çok anlamlı gelir. Âşıkların, ozanların bu memleketin çocuklarına söyleyecek çok sözleri, aktaracak çok hikâyeleri var. Âşıkların kıymeti her daim bilinmeli ve gençlerle sık sık bir araya gelmelerini sağlayacak imkânlar hazırlanmalı. Tecrübe için illa yaşamak gerekmez, aktarılanı alabilmek acısız bir tecrübe edinme yöntemidir.
O gün âşıklarımızı uğurlarken bir de kendileriyle fotoğraf çektirmek istemiştik. Ortamda adımın hiç anılmamasına rağmen Derdiyar, bana ismimle hitap edip 'Sazımı tutar mısın, Yeşim?' demişti. Hepimiz, adımı nasıl bildiğinin şaşkınlığı içinde kendisine bakıyorduk; 'Âşıkların kalbini boş geçmeyin.' diye açıklamıştı bu durumu. Ardından yüce gönüllülük yapıp beni onurlandırmak için 'Yeşim de âşık olma yolunda ilerliyor' diye eklemişti. Sevinmiştim ama o gün bugün hâlâ ilerliyorum herhalde, oraya varamadım gitti. Belki de Âşık, başka bir aşkı kastetmişti. Fakat o günden sonra fakültedeki arkadaşlar zaman zaman bana 'Yeşimî' diye takılır oldular.
Babamı altmış yaşında kaybettim, henüz yaşlanmaya bile fırsat bulamadığını, torunlarını doyasıya sevemediğini düşünüp hüzünlenirim. Âşık Derdiyar'ın elli iki yaşında kalp krizinden vefat ettiğini öğrendiğimde aynı acı içimde uyandı. Büyük bir hüzünle vah ettim. Elden ne gelir, Murat Tanrıverdi'yi Tanrı verdi, Tanrı aldı.
Âşık Derdiyar belki daha çok şiir söyleyecek, daha çok çırak yetiştirecek, edebiyatımıza daha çok katkıda bulunacaktı. Yine de gerisinde bıraktığı şiirler, deyişler, yetiştirdiği çıraklar, gönlümüzdeki izleri onu unutulmaz yapmaya, hayırla anmaya yetecek de artacaktır. Eserleri ölümsüz olsun. Kabri nur dolsun. Kendisini hayırla yad edenlere selam olsun.
. 15 Aralık 2022 eğitimci Yeşim Yahşi Tamay
Cumhuriyetin
ilk yüzyılı (1923 - 2023) halk âşıklarından
asıl adıyla Murat Tanrıverdi, bilinen adıyla Âşık Derdiyar;
01.06.1961 Sivas Sivritepe köyü doğumlu.
Âşık Derdiyar evli, üç çocuk babasıydı.
Sorgun Ozanlar Derneği SOYDER tarafından 26 Kasım 2015 tarihinde Perşembe günü Âşık Derdiyar'ı 'Murat Tanrıverdi'yi Anma Programı düzenlendi.